1970'li yıllarda Babaeski Düğüncülü köyündeki hatıralarım hala aklımın bir köşesinden ara ara su yüzüne çıkıyor, akşamları sokak aydınlatması olmadığı için herkesin elinde pilli bir el feneri olurdu ve onunla yön bulurduk, köyün tek elektrik kaynağı dayımın işlettiği sinemamın jeneratörü idi , dolayısı ile köyde düğün olacağı zamanlarda yine o jeneratörden faydalanırlardır. Sinemamız yaşadığımız evin bahçesinde idi , perde bahçenin öbür ucuna her akşam asılırdı ve seyirciler perdeye paralel tahta sıralarda otururlardı , giriş ücretlerinide hatırlıyorum , 50 kuruş idi. Ama benim tüm arkadaşlarım ücretsiz olarak sinemaya girerlerlerdi , kapıda gişe görevlisi anneanneme biz Ercüment'in arkadaşıyız demeleri yeterli olurdu , ama küs olduğum arkadaşlarımın adlarını annenanneme bildirip onların bedava girmelerini arada engellerdim ama , yinede boyunları bükük geri dömelerine gönlüm razı olmazdı . Düğüncülü köyünde hatırladığın Hafızın bakkal dükkanı bana harikalar kumpanyası gibi gelirdi , sıcak yaz günlerinde bile dev çınarların altındaki caminin hemen yanındaki bakkal dükkanında 5 yaşında bir çocuğa hitab eden birçok ürün bulunurdu. Bir ara çocuklar muhtarlıkta televizyon var dediler , henüz Türkiye'de tv yayını yoktu , sanıyorum Bulgaristan yayınlarını çekiyordu. Ben Dr. Ercüment Sönmez Güdücüoğlu olarak televizyınun birgün sinemanın önüne geçebileceğini tahmin bile edemezdim.
Dr. Ercüment Sönmez Güdücüoğlu